O günü hatırlamaya çalıştıkça acı bir gülümseme değiyor çehreme.
Üç adım öteye gidemediği için oyuncuya sağa doğru, daha hızlı diye bağırırken
pek de yönetmenlik havasına giremeyen bir kız canlanıyor gözümde. Ve hep işte
ardından gelen aynı dalgınlık ve yazmak istemeyen bir çift el bugün beni bulan.
Ne film çekmek ne yazı yazmak istiyorum… Ben yüz yaşındayım. Hafızam yüz yıllık
kadar yorgun mesele başörtüsüyse. Bu yasağın inşa ettiği hafızam, ikna
odalarında ağlatılana kadar karara zorlanan annem ve şapka kanunu yüzünden
okula hiç gidemeyen ananem şimdi yirmi yaşında bıkkın bir hafıza benimki.
Bunları da aşıp kendime geldikten sonra sıkıntılı bir
besmele çekiyorum yazıya başlamadan. Biraz daha sürecek bu durum.
Bismillah…
Bir dersimin final ödeviydi bu kısa film. O gün filmin en
sona bıraktığım sahnesini çekeceğim: Başörtülü oyuncumun okula giriş sahnesi.
Sahne okulun giriş kapısında çekilecek. Her detay düşünülmüş. Daha önce bir
sürü senaryo değişikliği yapılmış. Elli tane senaryo içinde ellincisi seçilmiş
ve o gün çekilecek. Elimde dersi veren hocadan karşılaşacağım zorluk için
hazırlı olmak için rica ettiğim dilekçe. “Öğrencimin final ödevidir, kampüs
içinde çekim yapması için kolaylık sağlamanızı rica ederim.” Yazılı dilekçede.
İçimde bir korku. Üniversitenin kabuslara konu olmuş en önemli yeri bu güney
giriş kapısıdır. Problem ilk buradan başlar. Burayı geçtik mi içimiz ferahlar.
Siz yürürken bu kapı gitgide büyür siz küçülürken.
Ben de senaryo da bu şekilde olsun istemiştim. Lanet olsun
bugün okula gitmeyeceğim, kaldıramayacağım der senaryodaki karakter Şeyda.
Sonra okula gitmeye karar verir. Yenilmek mi? Tüm bıkkınlığına rağmen de olsa..
Asla!
Bu sahne kolay. Bu okulun dışında çekiliyor.
Senaryodaki kız okula girmeye karar verdi evet ama ben filmi
çekmeye devam edecek gücü bulamıyorum kendimde. Kendi yazdığım senaryodaki
karakterden güç almaya çalışıyorum. Bir an vaz geçesim geldi tekrar. Bu sahne
olmadan da olur. Bir şekilde ayarlarım senaryoyu. Şeyda ve ben tekrar yaşadık
bu kararsızlık anını. Sonra tekrar karar verdik yenilmemeye. Asla!
Üç kişilik küçük bir ekip de olsak güvenliğin çok dikkatini
çektik. Onlar gelip uyarmadan biz gidiyoruz elimizdeki dilekçeyi gösterip
rahatça filmi çekmeye devam etmek için. Derdimizi anlatmaya çalışıyoruz ama ilk
söz tabiî ki “hayır” oluyor. Biraz daha laf, ders, ödev, izin, final, hoca,
dilekçe… Dilekçeyi okuyor güvenliğin amiri. Dekanlıktan izin aldınız mı diyor?
Hocam bu dilekçeyi yazarken gerek yok demişti. Gerek yok, bu okuldan aldığım
dersin final ödevini yapmak için dekanlıktan izin mi alacağım? Gelen geçen
çekim yapıyor Boğaziçi kapısında. Bize gelince bir dekanlık meselesi. İmkânsızlaştırma
operasyonu. Sonra bir telefon trafiği başlıyor. Amir başka amiri arıyor. O güvenlik
şefiyle konuşuyor. O başkasını arıyor. Tekrar telefon açılıyor. Pişkin bir
sırıtma güvenliğin yüzünde. İşini çok iyi yapıyor. Okulun en büyük güvenlik
sorunuyla uğraşıyor az mı…
Sonunda dekanlıkla da konuşuluyor. Bakıyorlar ki final
ödevini yapmak isteyen bir öğrenciyi engellemek pek mümkün olmayacak, izin
veriliyor. Ama o da bir şartla. Beş dakikada ne çekiyorsanız çekin. Ayrıca
kapıdan içeri başörtülü giremezsiniz. Dışarıdan çekin. İçeride sadece şapkalı
durabilirsiniz. Beş dakika sonra kapıyı kapatıyoruz ona göre.
Yazdığım senaryo biraz emekli bir çekim istiyor. Beş
dakikada ne çekebiliriz ki.. Ayakları geri geri giden kızı yansıtmak için en az
4 açıyla çekim yapmamız gerekiyordu. Tabi ben bunları tamamen unuttum o anda.
Güvenlik başımıza dikilmiş gözünü ayırmadan bakıyor. En ufak yanlışımızda hemen
müdahale etmek için bekliyor. Biz de beş dakikada ne çekersek çekeceğiz.
Senaryo biraz daha değişiyor. Okulda şapkalı olabilir kız ancak. Ama senaryoya
göre bir sürü farklı giriş çekecektim.
Şapkalı, şapkasız, koşarak, yürüyerek. Oyuncum bütün sahneleri şapkalı
oynamak zorunda. Bir anda senaryo gerçek oluyor. Güvenlik başka tarafa bakarken
başörtülü içeri giriyor oyuncu. Benim her an yanında olup şöyle yap böyle yap
demem lazım. Şapka takmadığım için kapının önünde durup bağırıyorum oyuncuya.
Evet çok güzel. Geri dön bi tane daha alıcaz.
Bi an buna dayanamayıp filmi kameramanla oyuncuya teslim
ettim ve bu sahneyi onlar kendi kendine çekti. Yetenekli bir kameramanım olduğu
için şanslıydım. Çünkü küçük ve cesur ekibimle sonunda filmi tamamlamayı
başardım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder